Öyle bir an geliyor ki... Zamanında küçük sorunlara yol açan, hep geri
plana itilip görmemezlikten gelinmek istenen eksiklikler ve problemler bir gün
karar verip adeta başkaldırıyor insanın kendisine. Hepsi birden güç birliği
yapıp bir anda insanın gözünün içine giriveriyor. Ve bunlar kendi yol
yordamlarını da kendileri belirliyorlar aksi gibi. Hiç olmaması gereken yerde
çıkıyorlar bazen, bazen hadi yine iyi niyetli oluyorlar ama genelde hiç
istenmeyecek anda istenmeyecek şekilde “selam” diyerek o anı berbat
edebiliyorlar.
O anda, tüm sorunlarıyla aniden yüzleştiğinde insan... Belki
de en zor anlardan biri oluyor yaşamak için. Kendini tanıyamamak ve kendine
olan saygıyı sorgulamak. “Bunlar da mı varmış bende?” sorularının üzerine tüm
hayatını düşünmeye başlıyor insan... Bakıyor geçmişe her ana... Çok küçük
sorunlarını düşünüyor ve çok alakasız yerlerden bağlantılar kuruveriyor. “Evet
vardı. Aslında hep vardı ama hep geri plana itildiler ezildiler.” Nasıl ki bir
toplum içinde ezilen bir grup bir gün dayanamayıp isyan ederek devletin
işlerini alt üst edip düzeni bozabilirse, insanın kendi sorunları da eğer uzun
süre geri plana atılırlarsa bir gün güç birliği yapıp gün yüzüne çıkarak bütün
fiziksel ve mental düzenini alt üst edebilirler. Nasıl ki ezilen kesim
haklarını geri istiyorsa geri plana atılan duygular da fark edilip çözülmek
isterler.
Çözüm aşaması ise bu işin belki de en kolay yanı. Asıl
mesele bunları bakıp da görebilmekte... Gerçekten kökten bunları çözmek için
adım atılacaksa, yüzeysel çözümler istenmiyorsa, bir kere kabul etmek çok
önemli. Tabi bu arada bunları kabul ederken insan benliğine olan özsaygısını
yitirme noktasına gelebiliyor. Çok ince bir çizgidir kendisi. Geçildiği
takdirde... Yaşam çok zor bir hal alıverir aman diyelim. Özsaygıyı yitirmeden
problemleri kabul etmek, benimsemek, bunları sindirmek... Sindirmek zor bölüm
dostlar. Çünkü onlara bir kere yüz verdiniz mi. Tamam ya biz buna yüklenelim
biraz hazır bizi çözmeye uğraşırken koparabildiğimiz kârdır. Yardır usta...
Sindirme aşamasında insan mental olarak çok sağlam olmalı. Çünkü bu nankör
problemler size sürekli neden oldukları sonuçları söyleyeceklerdir ve sizi pişmanlığa
iteceklerdir. Hep pişman olmanızı isterler... Eskisi gibi gülmenizi, neşeli
olmanızı istemezler. Paranoya yapmanızı isterler sizi delirmeye sürükleyebilirler.
Dikkatli olmak lazım.
Sindirme aşamasını nasıl başarılı olarak tamamlayacağız?
Bunu öngörmek zor aslında ancak bir şekilde anlaşılır. Mesela insan bir gün
aynaya baktığında değiştiğini kendi gözleriyle görüverir. Çünkü olayın başında “hepsi
benim eksik yönlerim yüzündendi” diye kendine yüklenen kişi bazı ayrımları
yapma noktasına gelmiştir. Kişinin eksik yönleri, büyük ve küçük sonuçlara yol
açan bu problemler, durduk yere gün yüzüne çıkmamıştır zira. Onları tetikleyen
unsurlar vardır şüphesiz. Bu tetikleyen unsurları çözmek mümkün olmayabilir.
Ama unsurların varlığını bilmek insanda var olan kontrol sisteminin tadilata
girmesine yol açar. Bu farkındalık insanın erişebildiği en güzel nokta bile
olabilir. Bu farkındalığı muhafaza etmek bu noktadan sonra bir nebze zor
olabilir ancak o da bir sindirme işlemi kadar zor değildir artık.
Farkındalık daim olmaya başladığında çözümün kendiliğinden
gelmeye başladığını gören insan belki de uzun zamandır aradığı, özlediği huzuru
buluverir. Huzur yanında yancı olarak mutluluğu da getirir. İnsan kendisiyle
barışık olur. Kendine kendisini kanıtlar. Artık “Ezilenler” haklarını almışlardır ve “devlet”
düzeni yeniden sağlanmıştır. İç savaşın eşiğinden dönülmüş, dibe vurulmuş ama
çok daha yukarı çıkılmıştır.
Hayatta kritik virajlar vardır. Bazen bu virajların sayısı fazladır insan
yorulur. Bazen azdır ama ama kritik virajlar çok keskindir. Yine zorlar... Bazen
kaza yapılır. Araba hurdaya çıksa da adam içinden burnu bile kanamadan çıkar
ya.. Bu andan sonra “bir daha araba kullanmam tövbe” demektense “buraya bundan
sonra 160 ile değil de 90 ile gireceğim” demek olayın sindirilmiş halidir. Ve
çözüm de üretilmiştir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder