Manchester United… Bir nevi bana futbolu sevdiren takım.
Kalede Schmickael vardı o zamanlar orta alanda ise şimdiki veteran Scholes ve
sol kanatta hızına yetişmenin yürek istediği Ryan Giggs. 1999 yılındaki unutulmaz Bayern Munih
şampiyonlar ligi finalinde 90. Dakikada gelen beraberlik golünün hemen akabinde
gelen galibiyet golüyle sevinişimi hala unutamıyorum. Takvimler 4 Mayıs 2001'i gösterdiğinde o zaman bendeniz 7. Yaşımı kutlarken dayımın aldığı “sharp”
sponsorlu Manchester formasının beni ne kadar mutlu ettiği de hala çıkmıyor
aklımdan.
İşte bu takım bizim evimize geldi. Arena’ya… Benim bu maça
gitmem gerekiyordu zira şeytanlar bizim cehennemimize gelmişken benim de bir
hoşgeldiniz demem yakışırdı. Sonuçta bizde adettir misafir geldi mi bir hoş
geldin diyeceksin hele hele bu misafir Manchester united ise yanında oturmak
farzdır.
Tribünlere ilk ayak bastığımda gördüğüm ilk manzara herkes
gergindi. Gerilim hat safhada karşıda güçlü bir rakip var ve alınması gereken
kritik bir üç puan var. Stattaki televizyona konuk taraftar yansıtıldığında
yapılan ıslıklamalar ve bağırışlar da nefretin bir sembolüydü adeta. Maçın ilk
düdüğü çaldıktan sonra artık durmak yoktu destek vermek gerekiyordu aslanlara.
Başlama vuruşuyla gelen üçlü tüyleri diken diken etmişti
bile. Manchesterlı genç yetenekler nerden düştük buraya dercesine düşüne dursun
biz de iyi oynuyorduk bir geliyoruz dışarı iki geliyoruz dışarı. Meşin yuvarlak
ne zaman Unitedlının ayağına değse kulakları sağır eden uğultu ve ıslıklar
onları bocalatmaya yetiyordu. Oyun güzeldi ama bize asıl lazım olan şey, gol
daha sahneye çıkmamıştı maalesef. Şeytanlar her korner kullanışında gergin
bakışlar topun süzülüşünü izlerken o direkten dönen kafa vuruşu belki de
aslanlar için işaret olmuştu. İlk yarıda kimse fileleri havalandıramamış ve
soyunma odasına eşitlikle gidilmişti.
İkinci yarı başladığında artık ilk yarı bağırmaktan
patlamaya yüz tutmuş boğazlarla desteğe devam edilmeye çalışılıyordu ancak bir
yere kadar. Taraftarı ateşleyici bir olay lazımdı ve nitekim bunu en iyi
yapabilecek kişi, Melo, sahneye çıktı. Lindegaard onun kafa vuruşunu çıkarsa da
Melo bizim tribüne adeta “bağırmaya hazırlanın gol geliyor” dercesine baktı
coşturdu. Takip eden kornerde ise meşin yuvarlak lindegaard’ın savunduğu
fileleri havalandırmıştı. O sevinci görüp yaşamanız lazım. Kelimelerle ifadesi
öylesine zor ki… Atmosferin tavan yaptığı an. Kral sahne almıştı yine ve
beklediğimiz o golü kafasıyla göndermişti.
Golden itibaren gerilim azalacağına 3 e 5 e katlandı. Zira
bunu bir de koruması vardı. Karşıda genç bir kadro olsa da yetenek olarak en
üst seviyedeki adamlarla karşı karşıyasınız. Geçen 5 dakika bize 20 dakika gibi
geliyor ve artık şu maç bitse de Nevizade Gecelerini patlatsak diye saniye
sayıyorduk adeta.
Ve bitiş düdüğü çaldığında yaşanan sevinç takımın çağırılışı
marşlar şarkılar… İnanılmazdı. O gün orada bağırmaktan hala boğazlarım
iyileşmedi ve öksürüyorum ama…
Kimin umrundaki varsın 1 ay sürsün o atmosferi görüp yaşamak, üstüne bir de şeytana pabucunu ters giydirip evine göndermenin verdiği haz inanılmazdı…
Teşekkürler aslanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder